17 Mart 2012 Cumartesi

Ablayla hayvan seslendirme

Annem evde kedi ve köpek beslenmeyeceğini her istediğimizde söyler.Hatun kedilere sokakta bile eğitim veriyor o ayrı.Bahçesindeki minik yılanları öldürdüğünü iddia ediyor.Üç nesil kedi besledik arka bahçede.İlk bir tane siyah kedi vardı.Annem bunu beslemeye başlamış,bir gün o siyah kedi bizim bahçede minik kedişlerle göründü.Güvenmiş de getirmiş demek ki.Etraf şenlik yeri.Onları da severek kabullendik.Birer birer azaldılar,belki yeni çöplük buldular,belki de öldüler bilmiyorum.Çok alışmışlardı bize.Yemek vereceğimiz zaman pencereye çıkıp pisi pisi diyorduk,çalılarda bir kıpırdanma...iki dakikada aşağıda oluveriyorlardı.Annem kuzum,canım dedikçe yukarıya bize bakıyorlar,bir taraftan da kapıyı kontrol ediyorlardı.Birinin gelip yemek vereceğine şartlanmışlar.Neyse bu kedinin çocuklarından sadece bir tanesi kaldı o da siyah olandı.O da ikinci nesili bizim bahçede büyütmeye karar vermiş.Tatlı tatlı bebeklerini sevdik.Bu defa daha cana yakın kediler oldular.Parmağımı uzattığımda burunlarını dayayan kedileri seviyorum.


Babamın balık tutma tutkusu vardır.Kokuyu alan gençler babamın etrafında miri moro dolanmaya başladılar.Babacığım da kıyamaz küçük balığı onlara verir.Tabi o da çok sevmiş olacak ki yenilmeyecek kadar küçük balıkları geri atmayıp bizim kedilere getirir.Biz de ablamla seslendirmeye başlarız hemen hiç durur muyuz! "Lan bunlar fena kaşarlandı düşünsene Ata Demirer'in kedi taklidi gibi yapıyolarmış 'Nihat nabıyon?Balık var mı balık?' ehehehe" şeklinde. 


Tabi seslendirme işine daha önceleri tavşan beslerken giriştik.Ben kendimi bildim bileli sürekli tavşan besledik,çoğu öldü.Küçük yaşta ölümü bu şekilde öğrendim.Tavşanları aldığımız yerde kediler yavru tavşanları kapıp götürüyorlarmış.Bu yüzden daha çok küçükken getiriyorlardı bize.Haliyle bir haftada ölüyordu zavallıcıklar.O kadar kabullendik ki işi espiriye vurmuştuk "son günlerinizi güzel mi yaşamak istiyorsunuz? İtinayla sevilir,okşanır,beslenir...". 


İki tanesi uzun yaşadı.İki erkek tavşan.Gay gibiydiler hiç birbirlerinin kıçından ayrılmadılar. Bazen öpüşüyorlardı.Birbirlerine sarılarak uyurlardı.Kış olduğunda annem evin içine almamak için bunlara sepet aldı içine örtüler serdik.Sepet kuru ottan yapıldığı için hayvanlar direk kemirmeye başladı.Bir gün bir baktık ki sepetin kırıntılarının ortasında sadece kapağı duruyor.Birbirlerine bakıp şöyle demiş olmalılar "lan olum sepeti de yedik,ne halt edicez bu soğukta :/ ".


Bizim karşı komşu yaşlı bir teyze.Gün boyu ilahi dinler sesi de gelir bize.Balkondaki tavşanlar da nasibini almıştır.Ablam bilgisayarda HOMM oynuyor ben de yanında onu izliyorum."Abla bu tavşanlar yakında bize de karışır ha tüm gün ilahi dinliyolar" ablam seslendiriyor "evladım o nasıl oturuş...çocuğum allahu teala..."


Sonraları evin karşısına pavyon gibi bir şey açıldı.Yakınındaki bütün evler geceleri assolisti dinliyor."Bizimkiler 'dert bende,derman sende,aşk bende...' diye şarkıya eşlik edecek hale geldiler galiba ha?".Veya "hobaaaa senem kalk kız hadi..." de diyebilirlerdi.


Hayvanlarla ilgili zilyon tane anım var.Hayatımın en güzel günleriydi diyebilirim.Hatta bir keresinde karanlıkta oturmuş kucağımda tavşanı seviyordum.Annem odaya girdi ve şöyle deyip çıktı "Her zaman sevilmek mutlu etmez,sevmek de güzeldir".Gülümsedim ve tavşanı okşamaya devam ettim.Kucağımda uyudu.Mutluydum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder