31 Ocak 2012 Salı

Sizin gibiler yüzünden ülkede süper kahraman yetişmiyor

Sıkıntıdan tahmin yapmak.Şöyle ki ; bu güne kadar tanıştığım insanları davranışlarıyla veya görünümleriyle saçma sapan kategorize edeceğim veya genele çıkarım yapacağım.amaç eğlenmek.belki birileri çıkar da "harbi öyle nan" der beraber eğleniriz...

1.Bilgisayar oyunları oynayan insanlardan zarar gelmez.

2.Ezen insan daha önceleri ezilmiştir.

3.Koyu renkli kıyafet giyenler daha samimi insanlardır.

4.Her kontrolcü insan takıntılıdır fakat her takıntılı insan kontrolcü değildir.

5.Dedikodu yapmayı seven ama kendi başına bir şey geldiğinde "kim ne der" derdine düşen insan salaktır.çünkü derdi geçince olay kısır döngüye bağlayacaktır.

6.Sevdiği şeyleri dilinde gezdiren insan gerçekte onların hiç birine ulaşamamıştır.

7.Tim Burton sevenler üretici/yaratıcıdırlar.

8.Dişi küfürleri,birbirini çekemeyen kadınlar icat etmiştir.

9.Genç erkek nüfusunun %97.83ü çok zayıftır.

10.Yatarak muhabbet etmek dürüst konuşma oranını arttırır.


29 Ocak 2012 Pazar

Bukowski

Kitap okurken gülmek çok farklı geliyor bana nedense.Charles Bukowski'nin "Ekmek Arası" kitabında beni çokça güldürmüş kısımlar geliyor efendim....

"...Kendime bir rom daha koydum.Berbattı ama başka bir şey yoktu.
Igor girdi içeri.Elinde bir tabanca vardı,gerçek bir tabanca,eski bir
altı-patlar.
-Şimdi Rus Ruleti oynayacağız,dedi
-Ananın g.tü,dedim...."                                                  s.189


"...Geceyi bitirmenin zamanı gelmişti.Dışarı çıktık ve Igor arabayla bizi 
evlerimize bıraktı.Ama yolda Westlake Park'ta durup bir kayık kiralamış
romu bitirmek için göle açılmıştık.Rom bittiğinde Igor silahı doldurup 
kayığın döşemesine sıkmıştı mermileri.Karadan elli metre uzaktaydık
ve yüzerek dönmek zorunda kalmıştık...."                    s.190


"...Tepeden inerken devasa bir örümcek ağına takıldım.Sürekli gelirdi
bu başıma.Yapışkan ağı üstümden atmaya çalışırken örümceği arıyordum.
Gördüm onu:iri ve siyahtı orospu çocuğu.Ezdim onu.Örümceklerden 
nefret etmeyi öğrenmiştim.Cehenneme gittiğimde örümcekler yiyecekti
beni..."                                                                       s.190


"...-Kalın ve kanlı bir biftek şöyle pişirilir,diye başlardı,
-tavayı iyice kızdırdıktan sonra bir bardak viski içersin,sonra tavaya 
ince bir tuz tabakası yayar,sonra bifteği tavaya koyup çok az pişirir,
çevirip öbür yüzünü de çok az pişirdikten sonra bir bardak viski daha
içer ve hemen yersiniz..."                                            s.194 

19 Ocak 2012 Perşembe

ben bir hata yapmak gördüm


Bana benzeyenlerden,benim düşündüklerimi söyleyen,benim gibi hareket edenlerden hep korkarım.çok yaklaşmam onlara.insanoğlu arayış içindedir,inandıklarının arkasından koşuşturur.koşudan sonra netice yanlışlıksa,bu sana tecrübe olarak geri döner.acılıdır biraz ama iyidir iyi.hayatımda öyle büyük hatalar yapmadım.her büyük hatanın ardında bir "gaza geliş" vardır.ve ben eminim ki bana benzeyen kaynaklardan aldığım bilgilerle,inanışlarla fena gaza gelebilirim.bu yüzden çok temkinli yaklaşırım ben gibisine.hayal gibi yaşanır bu inanışla günler,güçlü hissettirir kendini.sonu da aynı ölçüde dramatiktir bunların.kendi hayal dünyanın şahı olmuşsundur daha sonra gözünün önündeki perde kalkınca nerede olduğunu bilemezsin. çoğu kimse,bu noktada perdeyi gözüne sokmaya kalkar düşmektense ve anlamsız hırslara kapılır "ben haklıydım...ben haklıyım!".



Dışarıdan gözlemci olarak baktığınızda insanların ne komik hallere düştüğünü görürsünüz.görmek de zordur ama.kendi o kadar inanmıştır ki, sizi de güvendiği bir şey var herhalde diye düşündürür.yapabileceğiniz sonsuz sayıda hatadan sadece bir tanesidir bu ama sorgulamaya değer...


seni güçlü hissettiren şey aynı zamanda seni tüketiyor,nitekim gazla yürümüyor adem oğlu, havva kızı!

16 Ocak 2012 Pazartesi

müzik,müzik veya müzik?

Çoğu zaman farkındalık yakalamakta zorlanırım.yaygın bir problem olsa gerek,aksi takdirde hayat bu denli acınası olmazdı diye düşünüyorum.böyle geniş bir açıyla başladığıma bakmayın hayatın sırrını vermeyeceğim."a bitter sweet life" filmini izleyenler anlatacağımı daha iyi anlayacaktır.filmde esas oğlan,takip ettiği kızın onu kandırdığını farkedip arabayla fena bir dönüş yapar.ordaki aydınlanmayı bizzat yaşadım işte.

İngilizce kursuna gidiyordum,öğretmen gerçekten kaliteliydi mesleğinde.her sınavda essay konuları çok orijinal olurdu.konulardan biri "neden müzik dinleriz?" idi.ilk önce "oh mis" desemde bir anda u dönüşü oldu kafamda.yazacak zilyon tane şey olmasına rağmen rahat bir beş dk kağıtla bakıştık."neden müzik dinleriz?".bu hem basit hem de çok komplike bir sorudur.o gün sınavda ne yazdığımı bile hatırlamıyorum.

Bir söz vardır "ne hissedersen öyle düşünürsün,ne düşünürsen öyle hissedersin" diye."hissetmek" kısmını müzik dinlemek olarak varsayalım.inanın sırıtmıyor.demek ki müzik düşüncemizmiş.hem de öyle bir düşünce ki,bir durumu etkileyebilecek yüzlerce şeyin arasında en kalıcı etkiye sahip olanı.kendinizi deneyin.bir filmin etkisinden mi daha çabuk kurtuluyorsunuz yoksa bir şarkının mı?

Müzik dinlerken, kendini ulaşmaya korktuğun hayallerin içinde bulabilirsin.Müzik dinlerken,o sakin öfkeni paylaşacak sigarayla beraber üçüncü bir kişi uzanır yatağına.Müzik dinlerken,seni acıtır da ağlatır da ama yanlız olmadığını hissedersin,artık sırtından iteleyen bir dost vardır orda görürsün.Müzik dinlerken sevgili arkadaşım,hergün yürüdüğün o yollarda aniden şeytan dürtmüş gibi kıvraklaşırsın,ha sonra da insanları deli görme zevkinden mahrum edebilmek için hareketi kamufle edersin.

Müzik,düşüncelerimiz kadar sonsuzdur.lisede olasılık öğrendiğinde,nota sayısının kısıtlı oluşundan dolayı ilerde bir gün şarkıların kısır döngüye bağlayacağını idda eden ben,şimdi kendimi biraz da olsa yalanlıyorum.en azından umudum var.umutsuzluğumun sebebi 2000 yılından sonraki müzik anlayışını hiç bir zaman benimsememiş olmamdır.lise hayatım boyunca sabah akşam türk sanat müziği dinlemiş bir insanım.özellikle matematik çalışırken Zeki Müren dinlemeyi severdim.Türk sanat müziğindeki ezgiler,sazlar,sözler ve bunların uyumu kelimlerle anlatılamaz.haliyle müzik dinlerken aşırı seçici olmaya başladım.2000'den sonraki müzikleri  çok sevgili ergenliğimin hatıraları olarak sevdiğim için objektif yaklaşmamı zorlaştırıyor.ama arkadaşlar kendinizi kandırmayın.iki gün sonra unutacağınız şarkıları dinlemek için kendinizi zorluyorsunuz.herkese dost demeyin.dinleyici pozisyonu önemlidir.biz yön veririz,olabildiğince....


 


11 Ocak 2012 Çarşamba

I love the night


gece insanıyım ben.gündüzleri net düşünemiyorum.belki de düşünmek istemiyorum.deneye bakın şimdi...


dersler için sabahın köründe kalkıyordum.haliyle erken yatmak durumundayım.bir kaç hafta düzenli gittim okula.her şey çok güzeldi.insanlarla muhabbet ediyorsun,herkes sana gülümsüyor,gökyüzü daha pembe,bulutlar daha yumuşak falan filan.özetle kafan daha rahat oluyor.aşırı bir normallik böyle pofuduk pofuduk.kimse gececi olduğundaki gibi bakmıyor suratına.çünkü gün içinde sen de herhangi bir orospu çocuğuna sinirleniyorsun,herhangi bir kızın apaçi olduğuyla dalga geçiyorsun,veya havanın ne kadar soğuk olduğuna söyleniyorsun...sen de diğerleri gibi dersi anlamak için iki saat kafa patlatmış,etrafta sarhoş adımlarıyla dolaşıyorsun mesela.



eh final tatili oldu evdesin tüm gün.dengeler değişti...artık gündüz uyuyup gece yaşıyorsun. yeniden gececi olmuşsun.aylardır evinden uzak kalmış bir çocuk hasretiyle girmişsin odana.yalnızsın.daha doğrusu kafandakilerle takılıyorsun.internette veya okuduğun bir kitapta gördüğün tek kelime bile filmi çekmeye başlamana sebep olabiliyor.türlü türlü şey geliyor insanın aklına.ben böyle mutluyum işte.günlük "naber,nabıyon" muhabbetinin yerini bunlarla doldurmak istiyorum.benim aklım geceleri çalışıyor arkadaş.kaprisli insanlardan sıyrılmış koşuyorsun çünkü.



deney sonuçlarına buyurun şöyle efendim...gececi olduğumda kafam rengarenk benim,depresyon bile hiç dinlemediğim müziklerle tanışmama yarıyor en azından.eğer bunu insanların önünde yaşarsan,hiç bir işe yaramayacak tavsiyeler vermeye çalışıyorlar ki çoğunun amacı "bak ben ne boklar biliyorum gel hele"dir,veya o gün için başkalarına dedikodu malzemesi olursun; bir yandan fena değil ha insanları mutlu ediyoruz burada!dağılın!gündüz yaşamının sonuçlarına gelecek olursak.salak bir mutluluktan başka bir şey vaad etmiyor.bugün sana kaç kişinin baktığıyla veya kimlerden daha üstün olduğunla ilgileniyorsan buyurun piyasaya.eğer renklerle değerlendirseydim gündüzü,rengi "fucking beyazı" olurdu.
ilgili şarkı Blue Oyster Cult 'dan geliyor...."I love the night"