31 Aralık 2011 Cumartesi

troyroyroyroy

şu buz gibi havada elektrik tasarrufu yapmak adına kat kat giyinirsin...son bi hamle o çorapları dize kadar çekersin ya ...

20 Aralık 2011 Salı

tüketim toplumunda aşk


Bazen ciddi ciddi "aşk" ın "moda" olduğunu düşünmüyor değilim.Aşık olduğumuzda hani
ayaklarımız yerden kesiliyomuş falan ya bir an,olayların devamı duygulardan bağımsız ilerliyor.Var bir şeyler diyorum.Sanki çevre bizi itiyor buna;önce aşık olmaya sonrasında başkalaştırmaya. Sonuçta ne kadar kendimiz olmayı başarabiliyoruz?İlla ki severken de an an başka biri oluveriyoruz.O zaman aşk mı kalır lan.kime göre neye göre.Arkana baktığında bütün konuya hakim misin,belli bir zaman sonra kalbini ezecek duygulardan başka ne hatırlıyorsun?
Sen sanıyorsun ki aşk-etkisi,m-etkisi,c-etkisi.Kim samimiyetle söyleyebilir;karşındakinin ruhunu içine çekme hırsım yok diye?İstiyoruz bal gibi de.O'nu da tüketmek istiyoruz.Demek ki kalp birden hırslara bürünüyor, sen kabullenmiyorsun "seviyom ben ya" diyorsun.Kim yakıştırır zaten kendisine.Sevgili egolarımız beslendiği yere kaka der mi?Tüketim toplumunda aşk.Göstermelik egolarımızı şişim şişim şişirmekte;yastığa başını koyduğunda bile seni rahatsız etmeyecek kadar da derine inmiş şerefsiz.Ama an geliyor kim kimi tüketmiş anlıyorsun.


Nasıl uzak durulur bilmiyorum.Nitekim evde internet, televizyon, bilimum teknolojiden uzak dursan,sokağa çıktığında gördüğün,özellikle bilinç altının farkettiği,hayali dünya içine işliyor.Bundan kaçılır mı?Kaçılmaz.Geçen gün arkadaşımla yürüyoruz,bütün o ev yığınlarının arasında kalmış zavallı bir iki ağaç gördüm."Buraya oturalım kafa dinleriz" dedim.Tepki aynen şuydu "napıcaz burda ya?".Adam illa insan içine çıkmak istiyor,konuşmak istiyor,dinlenmek istediği için dinlemek istiyor...tüketmek istiyor adam!

11 Aralık 2011 Pazar

Noviembre


her zaman düzenden yana oldum.saygı herşeyden önce gelir!kibarlık zarafet önemlidir benim için.ya da yıllarca sürüp giden bu düzene ayak uydurdum.hem maskeli hem de samimi olabilirdi bir insan.belki de o zarif sofradan lakayitce beni söküp alan o haşarı asi çocuğu bekledim; bir kaç sözüyle beni güldürüp kendine inandırabilecek olan.o zaman kendime diyecektim işte gerçeklik bu!bu maskelere ihtiyacımız yok!ve ardımda bıraktığım o şaşaalı sofraya son kez bakarak kurnazca gülecektim!

8 Aralık 2011 Perşembe

michael sikkofield sendromu



"kimim öldü ben de bilmiyorum" dedim.Sahi Michael'la aynı hisleri taşıyorduk.
Adamın babası ölmüş üç yıl önce.Benim boşluğum neydi göremiyorum.hergün milletle
geyik yapıp gülüyorum sonra odama geçip bilmediğim bir kimsemin ardından ağlıyorum.
kişiler sebepler bazen sadece sıkıntıma kılıf.neden yas tutuyorum?


Evet ilk kez bir kaç ay önce gerçekleştirmeyi aklımından ucundan uçurtmadığım intihar
kanıma girdi.öyle çok istedim ki, ölmüş gibi hissederek bir iki saniye huzura eriyordum.
Şimdi şuracıkta alsam kendi canımı,kim içten üzülür,kim ağlar lan! bir ailem var.
çok sıkılıyorum çok...

5 Aralık 2011 Pazartesi

secret window

Karşı pencerenin ışığı yanıp söndü.sonra bir kez daha.Baktım,öylece; belki de işaretin
muhattabı bendim.Ya tabi!"ve 30 ampere akım taşımaktadır.Bu telin bir noktasındaki
potansiyel..."Evet!Işık tekrar yanıp söndü,sonra bir kez daha.Baktım,düşündüm..."250 volt
ise akım doğrultusunda...".Kapatılan ışıktan geriye tek pencereden zoraki,loş bir ışık
kalıyordu.Ve sonra biri bütün binayı karanlığa boğuyor,saniyeler sonra tekrar loş
ışık.Oraya baktığım sürece aydınlıktan arta kalan bu ışık demetiyle ödüllendiriliyordum.
İşte bana kendini gösteriyor!Artık daha fazla karartmayacaktı ortalığı.İncecik;sıskaydı.
Ah direk bana bakmasaydı anlayacaktım!Bir kadın!Beni duyuyormuşçasına soluna dönmeseydi
keşke..şimdi ışık yüzüne vuruyor;bütün hatlarını izlettiriyordu.oğlan çocuğu gibi kesilmiş,
kısa dağınık saçları vardı.Eline bir kitap almış onu inceliyordu.Kafasını kaldırıp tekrar 
bana baktı,arkasını döndü;beni karanlıkta bıraktı.


Ama biliyorum.Orada kimse yaşamıyor bile.Karşı pencere.İstediğimiz gibi ne yakın ne de 
uzak.Ama orada.O mesafede.İşte bu yüzden hep oradalar;karşı pencerede.