20 Aralık 2011 Salı

tüketim toplumunda aşk


Bazen ciddi ciddi "aşk" ın "moda" olduğunu düşünmüyor değilim.Aşık olduğumuzda hani
ayaklarımız yerden kesiliyomuş falan ya bir an,olayların devamı duygulardan bağımsız ilerliyor.Var bir şeyler diyorum.Sanki çevre bizi itiyor buna;önce aşık olmaya sonrasında başkalaştırmaya. Sonuçta ne kadar kendimiz olmayı başarabiliyoruz?İlla ki severken de an an başka biri oluveriyoruz.O zaman aşk mı kalır lan.kime göre neye göre.Arkana baktığında bütün konuya hakim misin,belli bir zaman sonra kalbini ezecek duygulardan başka ne hatırlıyorsun?
Sen sanıyorsun ki aşk-etkisi,m-etkisi,c-etkisi.Kim samimiyetle söyleyebilir;karşındakinin ruhunu içine çekme hırsım yok diye?İstiyoruz bal gibi de.O'nu da tüketmek istiyoruz.Demek ki kalp birden hırslara bürünüyor, sen kabullenmiyorsun "seviyom ben ya" diyorsun.Kim yakıştırır zaten kendisine.Sevgili egolarımız beslendiği yere kaka der mi?Tüketim toplumunda aşk.Göstermelik egolarımızı şişim şişim şişirmekte;yastığa başını koyduğunda bile seni rahatsız etmeyecek kadar da derine inmiş şerefsiz.Ama an geliyor kim kimi tüketmiş anlıyorsun.


Nasıl uzak durulur bilmiyorum.Nitekim evde internet, televizyon, bilimum teknolojiden uzak dursan,sokağa çıktığında gördüğün,özellikle bilinç altının farkettiği,hayali dünya içine işliyor.Bundan kaçılır mı?Kaçılmaz.Geçen gün arkadaşımla yürüyoruz,bütün o ev yığınlarının arasında kalmış zavallı bir iki ağaç gördüm."Buraya oturalım kafa dinleriz" dedim.Tepki aynen şuydu "napıcaz burda ya?".Adam illa insan içine çıkmak istiyor,konuşmak istiyor,dinlenmek istediği için dinlemek istiyor...tüketmek istiyor adam!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder