12 Nisan 2012 Perşembe

Sanki Inception

Mumu yaktığım gibi oradaydık işte.Günün en güzel saati ; yazın 6 suları.Diğer evlere ağaçlara yukarıdan,evin çatısından bakıyordum.  Annem karşımda olgun güzelliği ve sakinliğiyle bana bakıyordu.Kanlar içinde ağzımdan dökülen dişlerim canımı acıtmıyordu bile ona bakarken.


Son günlerde çok tuhaf rüyalar gördüğümden bahsettim.Bir gecede bazen üç ,bazen on. Gözüm açıkken boğuştuğum yetmiyormuş gibi bir de her gece ordan oraya sürgün gidiyordum, "yaşamaya sürülüyorum" dedim anneme.


Sonra kavak ağaçlarının alkışlarını duydum.Serinlik daha tatlı olamazdı.Keyfime de soğuk suyu bizzat servis etti.Yağmur yağacak birazdan."nasıl?"...."yağmur diyorum yağacak birazdan".


T cetveliyle taciz ettiğim insanların haddi hesabı yok.Cehenneme gidersem T cetveliyle karıştıracaklar benim kazanı.Metroda hiç bu kadar uzun yolculuk ettiğimi görmemiştim. Hele manzaranın arka fon gibi asılı kaldığına ilk defa şahit oluyorum.Garip değil ki aslında. Dünyanın yeni düzenine fazla adapte olmuş köpeğin trafik ışığını beklemesi kadar garip.


"içme o şaraptan"...saçlarımı okşarken bunu söylemesi de pek inandırıcı olmadı.  Uyurum ben hemen çok etkileniyorum."inanmak ne zor şey".Etrafta her tür renkte yalan cirit atarken. Sevgilim dediğinde güldüğüm için beni suçlayamazdı değil mi?devam ettim "Kırmızı olanı mı beyaz olanı mı?Hangi şarap?".


Kaç saat geçti hala 6 güneşi vuruyor yüzüme.Ben kitap okumaya devam ettim.Zavallı gözlerle köpeğim geldi yanıma.Halbuki kedim vardı.Neyse sevdim biraz.Ayağa kalktım. Koridor da ben gibi 6  güneşinden nasibini almış daha bir nostaljik ,daha sıcak. T şeklindeki dış kapıdan çıktım dışarıya ; karanlık.Turuncu ışığı evime getiren lambaya yaklaştım.Şaşkınlıktan zerre yok. Kapattım.Bir dişim daha geldi elime.Bu kadar kan nereden geliyordu yahu?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder