31 Mart 2012 Cumartesi

Sona ulaşıyoruz seninle

Aynı mutfakta yemek yapıyorum.Kimse yok yanımda.Bu kez hayaletin sarılıyor bana tatlı tatlı. Arkadaşımla geziyoruz keyfime diyecek yok.Bir an sen oturuyorsun yanıma.Yüzümü dönemiyorum orada olmadığını bildiğimden.Düşüyor suratım.Güzel sevgililerin gülüşmelerinde bana nasıl baktığını hatırlayıp kitleniyorum bir kaç dakika.


Kim kalbime girmek istese şimdi,bir hayaletin gölgesinde yer arayacak kendine.Ne büyük eziyet benim için.Lanet olsun hayatıma girdiğin güne be azizim.Lanet olsun güzel günlere de.Neyse ki altı ayda unutuyormuşsun bir insanı.Son 40 gün desene...Bu gece de korku filmi izleyelim bari ne dersin,sıkılmayız bebeyim...

30 Mart 2012 Cuma

Kardeş katline izin verilmişti !!!

Delikanlıların ağzından düşürmediği şu hoş kelime "karşim".Kardeşim olarak da söylendiği görülür.Daha çok erkekler kullanır.Hanım kızlarımız bazen kendine kardeş diye hitap edilmesine karşılık çok hoşlanmayarak da olsa gene "kardeşim" diyerek geri dönebilir bu şahıslara. Kadınların kendi aralarında bu hitap kelimesiyle konuşmalarına sık rastlanmaz. Rastlanıyorsa oradan ikile...ikile....

Hangi durumlarda kullanılır?

Kardeşim denilen şahıs birebir evdeki sürekli iteleşilen buna rağmen kan bağına bağlı bir sevgi ve güven duyulan kardeşe benzetilmektedir.Burada kullanım gerekçesi "ağzına da s.çsam bi hayır vardır" veya "seni severim,ama işime gelmediğinde ağzına s.çarım.sesini bile çıkaramadı salak"dır.

İkinci kullanım şekli içimizdeki egoyu tavan yaptıracak ortamlara vesile olması amaçlıdır. "ben sevdim mi kardeş gibi severim!" veya "ben bu adama kardeşim diyorum bak bebeyim bunlara güveneceksin,ters yapmaz!" veya "ben çok iyi bir insanım bu bana böyle yapmış. kardeşim,kardeşim dedim şimdi noldu?"ya getirmektir.

Üçüncü kullanımı yabancı ortamlara uyarlamadır.Yeni girilen muhabbete dahil olmak, samimi görünmek,kardeş ayağına yatıp hangilerini kullanabilirim acaba sorusuna yanıt aramak, kendini korumak ; karşılaşılan durumlardandır.Korkaklara özgüdür.Özellikle kendini koruma amaçlı yapılan en acınasıdır.Herkesten zarar görme ihtimaline karşı "kardeşim" diyerek kanlarına girilmeye çalışılır.Olası kötü durum karşısında aniden ego şişirelerek sinir krizlerine girilir "ulan g.t ben sana kardeşim demişim...bilimum küfürler...böyle mi senin kardeşlik anlayışın? yapılır mı lan bana bu?".Ön korkutma da vahimdir..."biz bla bla delikanlıyız,biz bla bla adamız,biz adamı bla bla yaparız." devamında "bak herkese kardeşim demem seni çok sevdim".açıklaması ayağını denk al demektir.

Bir diğer kullanım alanı kız tavlama bölümüdür.Ya yazdığı hatunun gözünü boyamak için artislenir çocuk misali "benim şu kadar kardeşim var,ben kardişlerime şöyle davranırım höhöyt höhöyt" ya da yazdığa kıza kardeşim diyerek yüzyılımızın güven sorununa kendince çözüm getirir.Kız kıvama geldiğinde niyet yavaş yavaş ortaya konulur.

Gereksinimler nelerdir?

En başta güven problemi yaşayan,egosu yaşına oranla her gün katlanarak artan erkek cinsinin korkulu rüyalarına karşın geliştirdiği bir tekniktir.

Sevgisizlik.Sevgiyi ailede ve arkadaşlıklarında elde edememiş şahıs lafla peynir gemisi yürüterek ihtiyacını karşılamaya çalışır.Gene sevgiyi koruyamamanın kaygısıyla saygı yaratma çabasına girişmek de bunun bir sonucudur.

Sadece lafın gelişi,ağız alışkanlığı da olabilir.

Yanında ne iyi gider?

"Eyvallah"......"Hallederiz"......"Biz böyle yetiştik"......"Sen kimsin lan?Kimsin sen?" sözleri de bu delikanlıların dilinden düşürmediği, oyuna dahil eden yardımcı öğelerdir.

Sonuç?

Aşil bile yarı tanrılığından utanır bu arkadaşların yanında.Mümkün olduğunca uzak durmakta fayda var.


26 Mart 2012 Pazartesi

Sünger Bob Ekşi surat

Anlatacağım tipik insan modeli.Mutlaka etrafınızda en az bir tane vardır.Biz onlar için kibarca "ona bir şey beğendirmek zordur" deriz.Beğenisi yüksektir bu arkadaşımızın.Grup halinde isek yapılacak şeyde belirleyici olan onun ekşi suratıdır.Böyle insanlar etrafındakilerin uyumlu olma enerjisiyle beslenirler.Doğada yalnız bulunurlar.Aynı anda birlikte görülme olasılıkları çok azdır.Keyifle çıkılmış yolun huzursuzluk kaynağı oluverirler.Ortamın tadı kaçmasın diye "ee sen ne istiyorsun, öyle yapalım" naraları uçuşur etrafta.Kılıf da janjanlıdır; samimi oluşları kullanır."Ben acıktım" der...bir anda herkes telaşla yemek yenecek mekan arar."off puff" sesleriyle arayışınızı hızlandırır,güç verir.


Günlük planınızın en ufak bir parçası olmaya dursunlar,her şey ona endekslenir.Olur da ona ters bir plan yapmışsanız hiç çekinmez ekşitir suratını,kendini ağırdan alır "ben bla bla bla ama"...Bir bakmışsınız çıkartmış kılıfı göz alıyor "he tamam o zaman".


Güzellikten,oluşan sinerjiden zevk almaz.Size yaptırımları ölçüsünde keyiflenir.Kırbacı eksik "çalışın kölelerim !!!".Çok değerli arkadaşım geçmişine inmek istiyorum senin.Çok mu ezdiler seni yavru kuşum,konuştun da dinlemediler mi.Surat asmayı mı öğrettiler.Senin ses çıkarmamana bakmadan mutlu oldular da bunun bir parçası olamadın mı,keyfe engel olduğunda mı "ah benim çocuğum söyle" dediler,ne yaptılar sana?


Yok yok sen devam et böyle.Neler kaçırdığını bir bilsen...

Zaman dediğin nedir ki?

"Zaman" kavramı senin için değil,toplum için gereklidir.Bir tür belgeleme işi.Ne saat var, ne gün, ne de yıllar.Ortak iletişim amaçlı kullanırız bunları.Üzerinden felsefe yapmanın amacı nedir?Eh geçiyor gidiyor anladık da kenara bırak şimdi onları.Bari zamanla yarışma biraz uyu. Hem biliyorsun düş görürken gerçekte bir dakika geçer,sen sonsuz yaşarsın.Ama yok...Biliyorum...Korkuyorsun! Toplumda edilgen olmanın cezasını daha küçükken yemişsin. E tabi rüyanı kontrol edemiyorsun.Kendi düşünden bile korkuyorsun! Bu yüzdendir düşlerini, hayal kurmayı,hayal kuranları küçük görmen...Gerçeklik dediğin kimin gerçekliği peki?

Öyle bir kaptırmışsın ki kağıtlara,suçlara,kanunlara kendini,suçun ne kadar kötü olduğunu unutmuşsun; toplum olmuşsun,yok olmuşsun.

Ali'ye mektuplar

"Ben gidince depresyona girme,kendini oyalayacak şeyler bul,spora başla mesela..." dört ay içindeki değişimimi gördün biliyorum.Yaklaşık iki senedir çektiğim çilenin mükafatı oldu bazı arkadaşlarım.Hayatıma yeni de girmediler halbuki.Belki öğrendiklerimle daha da değerlendiler.  Hayatın çirkinliğinin, kokmuşluğunun yanında nasıl da güzel gülüyorlardı hala,nasıl da parlıyorlardı karanlıkta.Ali için daha zor oldu beni o halde görmek.Yedi yaşımdan beri tanıyor tabi beni.Bir gün bile yüzüm asık görmemiştir.O mutsuz,umutsuz,yorgun yılbaşı gecesini onun şaşkınlığını hissederek geçirdim.İnsanlığın kokuşmuş,çirkin yüzünü görmek ve bununla yaşamayı kabullenmek zordu arkadaşım.Savaş meydanından geri sıcak yuvama dönemiyordum, savaş meydanında uyumak mecburiyetine sokmuştum kendimi. Huzursuzdum.


Direnmeme rağmen,hiç sormadan,sorgulamadan yanına çektin beni.Yorgunluklarıma inat yürümeye zorladın.O soğuk evde,belki ilk gördüğünde özlemiştin eski bittersweet'i. Başkalarına da ibret oldun yaptıklarınla...


Mecbur gideceksin.Sevdiklerim hep uzakta zaten.Onların yanına katılacaksın.Arada yine gel de Şirince'ye kaçalım birlikte.


Bütün birlikteliğimize eşlik eden şarkı da çalsın bari.Dalaras & Alexiou böyle güzeller...



17 Mart 2012 Cumartesi

Ablayla hayvan seslendirme

Annem evde kedi ve köpek beslenmeyeceğini her istediğimizde söyler.Hatun kedilere sokakta bile eğitim veriyor o ayrı.Bahçesindeki minik yılanları öldürdüğünü iddia ediyor.Üç nesil kedi besledik arka bahçede.İlk bir tane siyah kedi vardı.Annem bunu beslemeye başlamış,bir gün o siyah kedi bizim bahçede minik kedişlerle göründü.Güvenmiş de getirmiş demek ki.Etraf şenlik yeri.Onları da severek kabullendik.Birer birer azaldılar,belki yeni çöplük buldular,belki de öldüler bilmiyorum.Çok alışmışlardı bize.Yemek vereceğimiz zaman pencereye çıkıp pisi pisi diyorduk,çalılarda bir kıpırdanma...iki dakikada aşağıda oluveriyorlardı.Annem kuzum,canım dedikçe yukarıya bize bakıyorlar,bir taraftan da kapıyı kontrol ediyorlardı.Birinin gelip yemek vereceğine şartlanmışlar.Neyse bu kedinin çocuklarından sadece bir tanesi kaldı o da siyah olandı.O da ikinci nesili bizim bahçede büyütmeye karar vermiş.Tatlı tatlı bebeklerini sevdik.Bu defa daha cana yakın kediler oldular.Parmağımı uzattığımda burunlarını dayayan kedileri seviyorum.


Babamın balık tutma tutkusu vardır.Kokuyu alan gençler babamın etrafında miri moro dolanmaya başladılar.Babacığım da kıyamaz küçük balığı onlara verir.Tabi o da çok sevmiş olacak ki yenilmeyecek kadar küçük balıkları geri atmayıp bizim kedilere getirir.Biz de ablamla seslendirmeye başlarız hemen hiç durur muyuz! "Lan bunlar fena kaşarlandı düşünsene Ata Demirer'in kedi taklidi gibi yapıyolarmış 'Nihat nabıyon?Balık var mı balık?' ehehehe" şeklinde. 


Tabi seslendirme işine daha önceleri tavşan beslerken giriştik.Ben kendimi bildim bileli sürekli tavşan besledik,çoğu öldü.Küçük yaşta ölümü bu şekilde öğrendim.Tavşanları aldığımız yerde kediler yavru tavşanları kapıp götürüyorlarmış.Bu yüzden daha çok küçükken getiriyorlardı bize.Haliyle bir haftada ölüyordu zavallıcıklar.O kadar kabullendik ki işi espiriye vurmuştuk "son günlerinizi güzel mi yaşamak istiyorsunuz? İtinayla sevilir,okşanır,beslenir...". 


İki tanesi uzun yaşadı.İki erkek tavşan.Gay gibiydiler hiç birbirlerinin kıçından ayrılmadılar. Bazen öpüşüyorlardı.Birbirlerine sarılarak uyurlardı.Kış olduğunda annem evin içine almamak için bunlara sepet aldı içine örtüler serdik.Sepet kuru ottan yapıldığı için hayvanlar direk kemirmeye başladı.Bir gün bir baktık ki sepetin kırıntılarının ortasında sadece kapağı duruyor.Birbirlerine bakıp şöyle demiş olmalılar "lan olum sepeti de yedik,ne halt edicez bu soğukta :/ ".


Bizim karşı komşu yaşlı bir teyze.Gün boyu ilahi dinler sesi de gelir bize.Balkondaki tavşanlar da nasibini almıştır.Ablam bilgisayarda HOMM oynuyor ben de yanında onu izliyorum."Abla bu tavşanlar yakında bize de karışır ha tüm gün ilahi dinliyolar" ablam seslendiriyor "evladım o nasıl oturuş...çocuğum allahu teala..."


Sonraları evin karşısına pavyon gibi bir şey açıldı.Yakınındaki bütün evler geceleri assolisti dinliyor."Bizimkiler 'dert bende,derman sende,aşk bende...' diye şarkıya eşlik edecek hale geldiler galiba ha?".Veya "hobaaaa senem kalk kız hadi..." de diyebilirlerdi.


Hayvanlarla ilgili zilyon tane anım var.Hayatımın en güzel günleriydi diyebilirim.Hatta bir keresinde karanlıkta oturmuş kucağımda tavşanı seviyordum.Annem odaya girdi ve şöyle deyip çıktı "Her zaman sevilmek mutlu etmez,sevmek de güzeldir".Gülümsedim ve tavşanı okşamaya devam ettim.Kucağımda uyudu.Mutluydum.


14 Mart 2012 Çarşamba

Güneye yerleşeceğim...daha sıcak oluyor

Okul ve iş hayatımda başarılı olacağım,çok para kazanacağım,zayıflayacağım,beni mutlu edecek bir adamla evleneceğim...Bu saydıkların seni sen yapan şeyler bir bakıma.Etrafındakiler seni bu hedeflerinin,buna bağlı davranışlarının ışığında tanıyorlar.Bana kimse gelip de "bunlar toplumun gerekleri değil,senin hedeflerin" demesin şimdi.Hadi bakalım neden böyle ki?"Sen" varsın,toplum var.Toplumun içinde de "sen" varsın.Düşün ki bütün dünyada herkes yok oldu bir günde.Gene "sen" varsın.Bu hedefler ne oldu?Para kazanıp ne yapacaksın şimdi? Havva kızının yanına bir de adem oğlu atalım oldu olacak.Olduk mu iki kişi...Ne yapalım sıkıntıdan everest'e çıkıp nikah kıyalım bari.Çok kilo aldığını düşünecek misin şu durumda?Kime göre neye göre?Okul iş falan ne oldu nereye gitti daha 1.likle mezun olacaktık...


Bir şey söyleyeyim mi sana?Etrafında başka düşler olsa da olmasa da sen gene varsın.O yüzden siktir et insanları.Bırak onlar düşünde iyi kötü yer edinsin.Sen nasıl hissettiğine bak, hissetmene bak.Sen sen olsan da hiçsin.

8 Mart 2012 Perşembe

SHANTARAM

Gregory David Roberts'dan "Shantaram".Hint kültürüne hayranlık neticesinde aldığım okuyunca daha da çok sevdiğim bir kitaptır.2 yıl önce sevip de bir kenara yazdığım kısımları buldum.Shantaram rüzgarı efendim...


"Sevgi istememizin ve onu çaresizce aramamızın nedenlerinden biri de sevginin yalnızlığın, utancın ve kederin tek ilacı olmasıdır.Fakat bazı duygular kalbinizde öyle derinlere gömülüdür ki sadece yalnızlık onları tekrar bulmanıza yardımcı olabilir.Bazı gerçekler o kadar acı vericidir ki sadece utanç onlarla yaşamanıza yardımcı olabilir.Ve bazı şeyler o kadar üzücüdür ki sadece ruhunuz sizin için ağlayabilir."


"Saklamanın acı vermediği şey sır sayılmaz"


"Zalimce bir kahkaha yalnız değilken korkakların ağlama şeklidir.Acı çektirerek de yas tutar böyle insanlar"


"Suçluluk,üzerimize sapladığımız bıçağın kabzasıdır, aşk ise bıçağın ta kendisidir.Ama bıçağı keskin tutan endişedir.Sonunda hepimiz endişeye mağlup oluruz"


"Despotlar kurbanlarında en çok dürüstlükten nefret ederler"


"İnsanların bize yapabilecekleri en kötü şey bizi utandırmaktır.Ve diğerlerinin yaptığı zulümler, en çok da içimizdeki, dünyayı sevmek isteyen yanımıza zarar verir.Küçük düşürüldüğümüzde hissettiğimiz utancın bir kısmı da insan olmaktan duyduğumuz utançtır."


"Kanunlarımıza,araştırmalarımıza,uygulamalarımıza ve cezalarımıza, suçun ne kadar günah olduğuna öyle odaklanıyoruz ki günahın ne kadar büyük suç olduğunu görmüyoruz."


"İnsanlar aşka olan inancını yitirmedi.Aşık olma istekleri bitmedi.Sadece artık mutlu sona inanmıyorlar.Aşka,aşık olmaya hala inanıyorlar ama...Ama aşk maceralarının hemen hemen hiç bir zaman başladığı gibi mutlu sonla bitmediğini biliyorlar"


"İyi ve kötünün objektif tanımını yaparak öldürmenin her zaman yanlış olduğunu, çünkü bunun bizi evrenin geri kalanıyla birlikte mutlak karmaşıklığa,Tanrı'ya götürmeyeceğini söyledik.Yani öldürmek yanlış ama senin doğru nedenlerin vardı.Bu kararın sonucu ise doğru  sebeplerden ötürü yanlış şeyi yaptığındır"kadirbhai


"Azar azar içlerindeki umutları ellerinden alınmaya başlamadıkça insanların nelere katlanacağını bilemezsiniz"


"Kader karşımıza üç öğretmen, üç arkadaş, üç düşman ve üç büyük aşk çıkarır.Fakat bu on iki şey her zaman gizlidir.Ve bunların ne olduğunu onları sevene, bırakana ya da onlarla savaşana kadar anlayamayız"


"Gözyaşları kalpte başlar ama bazılarımız kalbi öylesine göz ardı ederiz ki o konuşmaya başladığında yüzlerce acıyı ve kederi aynı anda işitiriz"

Sadece 99.99 !!!

Reklamlar ve satış üzerine yapılan,bize gösterilen her şey,insan psikolojisinin zayıf yönlerine hitap ediyor.Açıkça aptal yerine konuluyoruz.Kıyafet mağazalarında askıdaki ürünlerin her modelinden sadece 2 veya 3 tane bulunması,o kıyafeti beğenen müşterinin,bitmesi korkusu ve çok tutulduğu psikolojisine oynanması,almakta kararsız olduğu o ürünü pek düşünmeden hemen almasına neden oluyor.


Subliminal mesaj gerçeği de benzer psikolojik zayıflıkların üzerine kurulmuştur.Ama bilimsel tarafını geçtim,artık etrafınızda gördüğünüz her ürünün fiyatı 1.99, 9.99, 49.99 gibi... 99... Çok ucuz evet, 2 tl yazınca pahalı oluyor.Aptal yerine konulmaktan bıktım.Eve döndüğümde bir daha hiç giymeyeceğim şeyler almış olduğumu farketmekten utanıyorum.Lanet olasıca, kahrolası pislikler...

Çanlar kimin için çalıyor ki?

Öleceksin !!! Yarın veya öbür gün,bir ay sonra ya da 70 yıl sonra ama öleceksin! Giderken çok da önemli olmayacak kime, neye göre yaşadığın.Dünya gözünde döne dursun, sen gittiğinde senin için duracak benim için değil,unutuyorsun.Bana bakıp beni incelediğin kadar kendine yorsan kafanı,beni de içinde bulacaksın, anlamıyorsun.Kendimden geçercesine dönerken etrafımda,senin gördüğün kadar dönmüyorum aslında.Ve karşında dururken sakince, nasıl hızlı koşuyorum görmek istemezsin de görmezsin.Sen kadar benim.Anlayacağın üzere ben kadar da sensin.Kirli düşüncelerinle yıkamasınlar seni.Öyle girme toprağa.

6 Mart 2012 Salı

Seni beni ikna çabaları

Seni, kendini bana anlattığın gibi görmeyi de seviyorum bazen.Çünkü bana kendini değil olmak istediğin kişiyi anlatıyorsun.Ne de güzel.Hala benim yanımda mutlu olma şansını koruyorsun. Mutluluğu içinde hissettiğin gün ben de huzur bulacağım,benim mutluluğum da seninle, o gün başlayacak.Bırakalım mı güneş batsın?En azından onunla inatlaşmayalım artık.Istırapların sonu keyiflidir.


Yeterince yorulmadık mı isteklerin peşinde?Hayallerin yanına koymak vaktidir istekleri. Başta hata yapmıştık zaten onları ayırt edemeyerek.Biraz gayret.Olgunlaşıyorsun böyle böyle.


Annenin karnında olmak istersin ya hani tekrar,alıvereyim mi yüreğime seni belki rahat bir nefes alırsın,aynı şey değil ama...Hem gene bulmayacak mısın arkasından koşacak bir şeyler. Sonunu bildiğinden kaçındıkların, başına geliyor her seferinde de.


Uyuyalım mı şimdi?En arkaya attıkların gelir rüyanın baş köşesine.Yaşamış olursun bir nebze. Ama ağlama uyandığında çünkü bunlar o kadar yakın ama o kadar da uzak.Tüm gün asma suratını belki bir sonraki gece yine görürsün...

Gidiyorum bre!!


1 Mart 2012 Perşembe

Nostalji koması

Ya benim ruh eşim çoktan öldüyse?Eski şarkılar,eski kıyafetler,eski filmler,eski kitaplar,siyah-beyaz resimler...Ben kendimi bildim bileli duyulmuş-eski'ye özlemle yaşıyorum.Mehmet Rauf'un "Eylül"ünü okurken arkadaşlarımla güzel bir türkçe ile konuşmuşluğum var. Seviyorum çünkü.Sadece mesaj yazmaya ve konuşmaya yarayan bir telefonum,bir mp3üm, bir fotoğraf makinem var.Şimdi hepsi bir arada.Neden?Arkadaşlarımla her çıktığımda, o anın tadını çıkartmak yerine sürekli facebook'a koymak için saçma salak fotoğraf çekmek için mi? Veya otobüste boy friend'imle mesajlaşırken müzik dinleyebilmek için mi? Muhabbetin ortasında hiç çekinmeden çıkarıp şov içerikli telefonla uğraşmak için mi?Neden?Bu alet ne zaman iletişim amacını kaybetti?


Çevremizdeki binalar estetik olduğu iddasıyla yapmacık kıvrımlar,düz renkler,tamamen cam üzerine dizayn ediliyor.Sadece bana mı ürkütücü görünüyor bu görüntü?Tahta ve taşla yapılmış eski binalara aşk var bende.En büyük hayalim şu eski konaklardan birini almak. Bornovada çok var.Yanlarından her geçtiğimde söylemeden duramıyorum "olm bu konağın sahibinin oğlunu alcam lan.körse de topalsa da valla alcam".Ürperiyorum her gördüğümde çok güzeller.


Konsere gitmişliğim nadir.Konserinde şarkılarına ağlayarak eşlik edecek kadar sevdiğim adamların çoğu bu dünyayı terk etti.Hoş, sırf çıkmış olmak için gittiğim Şebnem Ferah "Kadın" albümünden şarkılar söylemeye başlayınca,geç olduğunu iddia eden arkadaşlarıma "gitmicem" diye ağladığım da oldu o ayrı.


Yaklaşık iki senede bir tarz değiştiriyorum.Lisede 90lar modundaydım.Üniversitenin ilk iki senesinde "hatırla sevgili" dizisinin setinden çıkmış gibiydim.Sonraki sene spor giyindim.Bu sene başı tekrar 90lardaydım.Şu aralar tamamen siyah.Bot,deri ceket,siyah kot...Ama asla tiki olmadım olmam.Sözüm meclisten dışarı çok hoş görünmelerine rağmen,toplu halde durduklarında birbirlerinden ayırt etmek mümkün değil.


Kitaplar...Militan olmaya yakın vaziyette siyasetle ilgilenirken annem durumdan hoşnut değildi.Bana onun gençlik yıllarında okuduğu aşk romanlarını verdi.Ön yargımı eski oldukları düşüncesiyle kırdım ve okudum.Gerçekten güzeldi.İnsan analizleri ve tecrübe edilmiş bilgiler içermesiyle o kadar da boş olmadıklarını farkettim.


Siyah rengini sevmem bu yüzden.Asaletini her şekilde koruyor.


Bazıları da bana geri kafalı diyor.Hiç alakası yok.Düşünme şeklimde gayet açık bir insan olduğumu düşünüyorum.Sadece yeni yüzyılın sevilecek pek bir tarafı olmadığını söylüyorum. Neden güzelmiş gibi davranayım ki?Muhabbete dahil olmak için mi?Olmayıversin o da... Ben sevdiğim şeylerle mutlu oluyorum bana yeter.Güzellikleri görmemek için direnmiyorum...